12 Eylül 2009 Cumartesi

KAN NİYE AKAR Kİ?


Son hikayesini yazmıştı. Kalemini masaya bıraktı, ellerine baktı, elleri halen annesinin cansız bedenine bakan çocuğun elleriydi; kanlı, nereye sığacağını bilemeyen.

Annesi öylece yatıyordu yerde, sere serpe, eteği kıvrılmış bacakları gözüküyordu, oysa ne ağır kadındı. Uzanmazdı kimsenin gözü önünde, eteği de normalde hiç açılmazdı. Karnındaki kana iki elini bastırmış öylece yatıyordu. Oğluna bakıyordu, gülmek istiyordu, olmuyordu. Karnındaki kandan süzülüyordu sanki hayat.

Ufacık bir oğlan çocuğu ayakta durmuş, sere serpe yatan annesine bakıyordu; anlam veremiyordu olanlara. Kan neydi ki? Neden akardı? Düşmeleri geldi aklına, dizlerinin kanaması, kendi hiç böyle yatmamıştı. Düştüğünde canının yandığını anımsadı bir an, ağlamaya başladı. Annesinin parmakları arasından kanlar sızdıkça, O’da annesinin saçlarını okşuyordu. Bir yeri acıdığında annesi böyle yapardı hep, O’da hemen gülümserdi, annesi neden gülmüyordu? Yoksa bu oyunu unutmuş muydu?

Bilmiyordu, anlamıyordu olanları.

Çok ses vardı, etrafa ışıklar düşüyordu; kibritler yağıyordu sanki başından aşağı. Korkuyordu. Annesinin erkeğiydi ama o, babası gidip de dönmediğinden beri annesi böyle derdi, erkekler korkmaz derdi.

Bir an bir gülümseme yayıldı annesinin yüzüne, güldü oğlan çocuğu,acısı geçmişti annesinin, direnmiyordu bedeni artık. “Annee!” dedi, cevap gelmedi. Gülümsüyor ama cevap vermiyordu annesi. Ayağa kalktı oynamaya başladı çocuk, annesi bu sefer kesin bir şey yapacaktı. Ayağı annesinin yeleğine takıldı, avuçlarına bastı annesinin ufacık ayaklarıyla. Eğildi ellerini öptü canının acısı geçsin diye, özürler diledi. Oysa can kalmamıştı.

Sarıldı annesine, burnunu göğsüne gömdü,arkadaşları ile yaptıkları yaramazlıkları anlattı, “Bir daha yapmayacağım anne, küsme, söz veriyorum!” dedi. Burnunu çekti. Annesinin karnından artık akmayan kana elledi. Ellerine bakarak kaldı öylece, “kan niye akar ki?” diye düşündü, ya da “neden akmaz?”.

Otuz yıl geçmişti, elindeki kanın anlamını bilmeyen çocuk halinin üzerinden.Otuz yıl; yetim yurtlarından askeri kamplara. Yazarak geçirmişti bu yılların çoğunu. Annemin akamayan kanını yazacağım demişti; akamayan kanını, açılan bacağına bakarken nasıl utandığımı, ellerimdeki kanı yüzüme sürüşümü; otuz yıl, çalar saat sesinden bomba diye uyandığımı, hiçbir kadına dokunamadığımı, hiçbir cenazeye gidemediğimi yazacağım.

Otuz yıl sonra hikaye bitmişti işte. Ve elindeki kalem ile silah aynı anda düşmüştü yere. Göğsündeki kana baktı, iki eliyle yaranın üzerine bastırdı. Sanki halen ellerinde annesinin kanı vardı.

Masumiyetleri kirletilen tüm çocuklara…


Ay Kadını'2008-2009

1 yorum: