29 Ekim 2010 Cuma

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun


Korkakları bir kez daha korkutan, Cumhuriyetin varlığını vurgulayan bugün hepimize kutlu olsun...

14 Ekim 2010 Perşembe

KADER DEĞİŞTİRİLEBİLİR Mİ?

Her başarısızlıkta “kader napalım” diyen, ama başarılı olduğunda bunu “kader” ile bile paylaşmayan insanoğlu, ciddi anlamda, felsefecilerin, din bilginlerinin, edebiyatçıların kelimeleri dışına çıkıp düşündüler mi gerçekten acaba “kader değiştirilebilir mi” diye?

İlginç ama bugünlerde Fikri Mühim* bu konu için bir forum sayfası açtı. Kader değiştirilebilir mi? sorusuna verdiğiniz cevap ile girdiğiniz sitede, değiştirilebilir ve değiştirilemez diyenlerin ilginç yorumları var. Benim en çok dikkatimi çeken nokta değiştirilebilirliğine inancın şu an ki oranla %63 olması. Çünkü geçen sene ülkemizde bir basın kuruluşu tarafından yapılan ‘ülkenin geleceğini nasıl görüyorsunuz’ araştırmasında, ülkenin ve dolayısıyla kendini geleceğini olumsuz gören cevaplar ağırlıktaydı (bu şekilde açıklanmıştı sonuçlar). Yani ülkede geleceğini göreceli olarak değiştiremeyeceğini düşünen bir çoğunluk var,
ama yine çoğunluk iş kendi kaderine geldi mi değiştirilebilir buluyor; ironik. Bu nedenle forumu incelerken daha çok değiştirilebilir diyenlerin yorumlarını merakla okudum.

En ilginç (belki de doğru kelime ironik olmalıydı) gelenlerden bir ikisini paylaşmak isterim;

“Kader degistırdıgımızı sanıyoruz fakat asıl kaderımız o degıstırdıgımız dır...”

“şöyleki Kader çizgisi Allah tarafından çizilir ve biz bu çizginin dışına çıkamayız.Ama hayat bizim hayatımız bize verilen bir sınav süresi kağıdı istediğimiz gibi doldururuz ister iyi ister kötü sonucun katkısı bize.Yaptığımız hal ve hareketler ise bu çizgiye yön verir yanlızca.Oturduğumuz yerde kaderin bizi bulmasını bekleyemeyiz bunun için bi uğraş bi çaba harcamalıyız desemde kendim çok kaderceyim.İstediğimiz gibi değildir çoğu zaman kabul ama ona ayak uydurabiliriz yada o bize ayak uydurabilr:)Gidişatımızla belirleriz bunu kaderinizi beklemeyin benim gibi hayatınız beklemekle geçer:)))”

Benim yorumum mu? Bence kader dediğimiz şey başlangıcı ve sonu belli bir güzargahta istediğiniz yoldan gitme özgürlüğüdür. Bir boyama kitabını boyamak gibi; bazı çizgiler vardır geçemeyeceğiniz ama resmi çerçevesi mi belirler, yoksa içindeki boyama mı? Hayatı çerçeveden ibaret görüyorsanız hiçbir şeyi değiştiremeyeceğinize inanırsınız, buda yetmez insanları da umutsuz hale sokmak için etrafta bir huzursuzluk makinası gibi gezersiniz, ama boyamaysa/renklerse resmi resim yapan sizin için, o zaman başlarsınız hayatınızı boyamaya.

Ahiret ile ilgili çeşitli formlarda da bildik gelecek bir kıssa vardır hatırlarsınız;
Bir gün Hz. Ali Efendimiz, namaz kılmış giderken müşriklerden biriyle karşılaşır. Müşrik Hz. Ali Efendimize şöyle der: “ Ya Ali! Şu sizin halinize bakıyorum da düşünüyorum. Ahiret var, insan bu dünyada yaptıklarından bir bir hesap verecek diye, namaz kılıyorsunuz, oruç tutuyorsunuz; Cennet var, Cehennem var diyorsunuz... Ben bunların hiç birine inanmıyorum. Hem aramızda ne fark var, sende yaşıyorsun, bende yaşıyorum. Sizin bu kadar çabanız nedir? Her gün vaktinde namaz kılacağım, oruç tutacağım diye bu kadar çaba niye? Hz. Ali Efendimiz bütün bunları vakar ve sükûnetle dinledikten sonra şu cevabı verir: “ Farzet ki, öldükten sonra dirilmek yok. Bizim imanımız var. Farzet ki senin dediğin gibi dirilmek yok. Senin dediğin çıkarsa, o zaman ben bu yaptıklarımdan ne kaybederim. Namaz kılıyorum, dinimin emrini yerine getiriyorum, oruç tutuyorum. Bunlar benim kulluk vazifemdir. Bundan dünyada hiçbir zarar görmüyorum. Ahirette bir zararım olur mu, ne dersin?... Adam biraz düşündükten sonra, olmaz, dedi. Oruç tutuyorum. Burada senin gözünde bir zarar görüyor musun? Hayır der. Zekat veriyorum, hem dinimin emrini yerine getiriyorum, hem de fakir, muhtaç insanlara yardım etmiş oluyorum. Bundan benim kaybım olur mu? Ne dersin? Adam hayır, olmaz, der. Ya ahiret varsa! Burada yaptıklarında hesabı varsa, imandan, namazdan, oruçtan, zekattan haktan, hukuktan, insan yaptığı işlediği her davranıştan hesaba çekilirse, ya bütün bunlar varsa! Ki var. O zaman ey adam, o zaman senin halin nice olur?

Kıssadan hisse: ya kaderi değiştirebiliyorsak gerçekten ve bir ömrü değişmeyeceğine inanıp geçirmişsek, ömrümüzün son demi pişmanlıklarla dolu olur.

Bu ilginç foruma sizde bakmak, katılmak, yorumda bulunmak isterseniz
buraya tıklamanız yeterli olacaktır.

Sevgiler,

Tuğba Makina – Ekim’10

*
Fikri Mühim : WOM (Word of Mouth) pazarlama strajesine dayalı bir nevi online araştırma şirketidir.

-Not: aldığım yorumlarda imla dahil hiçbir düzeltme yapmadım.

2 Ekim 2010 Cumartesi

EKİM GELDİ ŞEHRE NEFES GELDİ

Paslanmıştık, bir rehavet çökmüştü ki sormayın... Deniz, kum, güneş, eğlence derken bitti yaz. İşin doğrusu çok da güzeldi bu yaz ama festival havasını, tiyatro bileti bulmaya çalışmayı çok özledim şahsen. Ekimin geldiğinin farkına, Film Ekimi afişleri ile Devlet Tiyatroları açılış bültenini gördüğüm anda vardım.

Sinemalar yeni vizyona girenlerle canlanırken, Film Ekimi biletleri 2 Ekimde satışa çıkıyor, 1 Ekimde ki ilk oyunuyla Devlet Tiyatroları perdeleri 2010-2011 sezonuna açıyor, 23 Eylül’de başlayan Akbank Jazz festivali 12 Ekime kadar devam ediyor ve ayın son günü Kitap Fuarı açılıyor, daha da listemize sığmayanlar var ...

Film Ekimi

Festivallere aşina olmayan ama katılmak isteyenlerin çoğundan “çok sanatsal, açmaz beni” gibi önyargılar duyarsınız. Burda işin acı yanı sanatsallıkla-sıkıcılık aynı eksende değerlendirilir. Böyle düşünenler için diyebilirimki, Film ekiminde ki filmler diğer festivallere göre vizyona daha yakın; vizyonun kalitelilerinin toplaması belki de.. Filmlere gelince benim seçtiklerim;

Seni Seviyorum New York/ New York I Love You: ABD yapımı. Orlando Bloom, Hayden Christensen, Natalie Portman, Uğur Yücel... gibi oyuncuların yer aldığı, aralarında Fatih Akın’ın
da bulunduğu 11 yönetmenle çekilen film, gösterimin beklenenlerinden. Film için programda yer alan tanıtımı aynen size aktarmak istiyorum “Paris, Seni Seviyorum'la aynı fikirden yola çıkan bu filmin inanılmaz bir yönetmen ve oyuncu kadrosu var. Günümüzün en yaratıcı on bir sinemacısının kamerasından hiçbir zaman uyumayan, New York kentinde apansız, şaşırtıcı, heyecan verici, seksi, eğlenceli, akıldan çıkmayan, insa
nları birbirine bağlayan tutkular ve aşk öykülerini izlemeye doyamayacaksınız”.

Tehlikeli Yol / ROUTE IRISH: İngiltere-Fransa-İtalya-Belçika-İspanya ortak yapımı olan film, iki Liverpool’lu arkadaşın iş için gittikleri Irak’ta, arkadaşlardan biri
nin Bağdat Havaalanı'nı ABD ve İngiliz ana üslerinin bulunduğu Yeşil Bölge'ye bağlayan "Route Irish" adı verilen yolda öldürülmesi ile başlayan intikam-arayış öyküsü üzerine kurulu.

GÜZEL BİR HAYAT DÜŞLERKEN/CIRKUS COLUMBIA: Bosna Hersek-Frans
a-İngiltere-Almanya-Slovenya-Belçika-Sırbistan ortak yapımı olan film, Romantik ve dramatik bir aşk hikayesini anlatıyor. Balkanlarda komünist rejim sonrası demokratik hükümetin başa geçmesi ile başlayan film, savaş döneminin kapıya dayanması ve her şeyin çözümleneceğine inanan karakterlerin hayatlarının, yeniden altüst olmasını ve bu talihi yenmeye çalışmaları üzerinde kuruluyor.

HER ŞEY GÜZEL OLACAK /ALTING BLIVER GODT IGEN: Danimarka-İsveç-Fransa ortak yapımı olan filmde, yazmaya başladığı savaş filmi senaryosunu bir türlü bitiremeyen bir senarist Arap asıllı bir gence araba ile çarpar ve olay yerinden kaçar; fakat çarptığı adam herhangi biri değildir, Irak ile ilgili Danimarka hükümetini sarsacak sırları olan biridir. Film kısac paniğe kapılan senaristin hayatını mahvediş hikayesi.

Devlet Tiyatroları perdelerini açıyor

1 Ekimde perdelerini 2010-2011 sezonuna açan Devlet Tiyatroları, sezona geçen seneki kadar
tantanayla girmedi. Hatırlarsınız geçen sene “60. yılda 60 yeni oyun” sloganı ile perdelerini açan
ve bazı oyunları ile tiyatro sevenleri hayal kırıklığına uğratan ve “az ama öz” olsun dedirten bir bollukla(!) perdelerini açmıştı, Devlet Tiyatroları. Bu sezon ağırlıklı olarak eski sezonun oyunları ile perdeleri açmalarına karşın, ilerleyen zamanlarda birçok yeni oyunla karşımıza çıkacaklar.

Ekim ayı gösteriminde ve benim gözümün önünde olanlar: Tiyatro festivalinde de yer alan “Ölüleri Gönüm”, uzaktaki bir ülkeyi işgal eden Amerikan askerlerinden ölenlerin bir kısmının dirilmesi ve yaşarken sorgulayamadıklarını sorgulamaları ile geçen, başarılı performanslar ve kurgusu ile bir kez daha gitmek istediğim bir oyun; Yetkin Dikinciler ve Bülent Emin Yarar’ın oynadığı Profesyonel ; Cezmi Ersöz’ün “Kendi Kendine Konuşmaktır Aşk”; Aziz Nesin’in “Ne dersin Azizim” açılışın diğer oyunlarından. Benim ilk biletim, bu Pazar “Kendi kendine konuşmaktır Aşk”a.

Ve biraz Jazz

Akbank Jazz festivali her seneki gibi dolu dolu, performansların yanı sıra festival kapsamında
atölyeler, paneller ve film gösterimleri var. Jazz festivalinin vazgeçilmezleri
İlhan Erşahin, Oğuz Büyükberber, İmer Demirer’in yanı sıra Diane Schuur, Nils Petter Molvaer, Wax Tailor... gibi birçok başarılı performans vardı Eylül’de. Festivalin Ekim ayağında, Akbank Sanat Kafe’de akşamüstü caz, Evan Parker & KonstruKt, Düşler Akademisi, Oğuz Büyükberber Solo,Cazlı Brunch’lar, Dünya Çikolata Şampiyonu Mickael Azouz ile "Çikolata ve Caz Atölyesi"... gibi birçok etkinlik var. Wax Tailor, Cazlı Brunchlar, İmer Demirer ve Evan Parker & KonstruKT kaçmaması gerekenlerden.

Sinemalarda...

Uzun süredir beklediğim üç boyutlu animasyon bu hafta gösterime girdi, Baykuş Krallığı Efsanesi XpanD 3D / Legend of theGuardians; kahraman olmayı hayal eden bir baykuşu anlatıyor.

Borsa : Para Asla Uyumaz/ Wall Street: Money Never Sleep; Michael Douglas’ın başrolünde olduğu ve küresel finansal kriz olurken genç bir yatırımcının iki aşamalı bir görev için eski bir borsa uzmanı ile anlaşması ve peşinden gelen olaylar silsilesini konu almakta. Konusu itibari ile özel ilgi alanım olduğundan, iyi çekilmiş aksiyon ve dram filminlerinin tadının hiçbir şeyde olmadığını düşündüğümden, listemin ilk sıralarında yerini alıyor.

3 boyut furyasına birde Türk filmi katıldı; “Cehennem”. Konu itibari ile insanların içindeki cehennemleri göz önüne sermeye çalışan film, korku türünde olması ile pek benim tarzım olmasada, bizdeki ilk örneği olması açısından merak ediyorum.

Kitap Fuarı

Ayın son gününede rastlasa Ekim’de İstanbul Kitap Fuarı başlıyor; 30 Ekim – 7 Kasım arası gerçekleşecek olan organizasyon her yıl ki gibi, Beylikdüzü Tüyap’ta olacak. Fuarda yine birçok yayınevinin yanısıra Art İstanbul sergisini de görebileceğiz.

Ekim yine tüm doluluğu ile geldi hayatımıza, bazen yoğunluk nefesimizi kesecek kadar bile olsa, o sırada yaşadığımızı hissettiriyorsa ne mutlu bize.

Her ne kadar küresel ısınma ile mevsimlerimiz birbiri içine geçmiş ve biz mevsimleri hissedemediğimizi söylesek dahi herkese güzel sonbaharlar dilerim.

Sanat ve mutluluk dolu bir Ekim olsun.

Tuğba Makina – Ekim’10 - İstanbul