21 Haziran 2009 Pazar

HAFTADAN SONA KALANLAR -1

Uzun zamandır düzenli köşe yazıları yazacağıma dair planlar yapıyorum. İlk başta Pazar yazıları yazmaya niyetlenmiştim üzerinden uzun zaman geçti yaz(a)madım; Emre Küçükoğlu yazmaya başladı; harika bir şekilde ve istikrarlı olarak da devam ediyor, tebrik ediyorum. Bugün bende bir yerden başlamalıyım dedim.

Aslında beni bunları yazmaya iten asıl güç itiraf ediyorum ki başka. Capital dergisinde okuduğum enerji araştırması peşinden aklımdan bir sürü şey geçti ama yazmaya müsait olmadığımdan kısa sürede uçtu gittiler dimağımdan. Ve bugün onları geri çağırmaya karar verdim.

Capital dergisinin Enerji dosyası - Başlık : MİLYAR DOLARLIK YATIRIM YARIŞI. İçerikte hangi şirketin ne kadar yatırım yaptıkları, hedefleri, devletin sektör hedeflerinden bahsediliyor ve yatırım yapan şirketlerden kişilerin söylediklerine yer veriliyor; bir de bilirkişi olarak İTÜ Petrol ve Doğalgaz mühendisliği bölümünden bir profesör düşüncelerini bildiriyor. Sektörde yatırım yapanların, olayların dezavantajları es geçmelerini bir nebze anlaşılabilir buluyorum, profesörün söylediklerine takılmam bundan. Profesöre ayrılan kısmın başlığı “Çözüm nükleer enerjide” içerikte “Unutulmaması gereken bir gerçek de rüzgar, güneş ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin kesintili ve sınırlı kapasitede yapıldığı. Dolayısıyla bunlar enerjide kısmi bir çözüm olabilir . Esas çözüm ise yıl boyunca 24 saat çalışan hidroelektrik ve nükleer santrallerin yapımında yatıyor.” diyor. Hocanın demek istediği tam cümledeki gibi midir? Yoksa bu mana bir gazeteci marifeti midir bilinmez. Fakat ilginç olan şu ki, kolektif bir hareketle, nükleer enerji santralleri sadece halkın yanlış baktığı için zararlı gördüğü bir noktaya taşınmaya çalışılıyor.

Peki Nükleer Enerji nedir?

Nükleer enerji, bir atomun çekirdeğinde gerçekleşen reaksiyonlar sonucu oluşan enerjidir. Çekirdek reaksiyonları genel olarak bir kütle kaybı ile gerçekleşir. Nükleer santraller, ısı üretmek için nükleer reaksiyonu kullandıkları ve bunun sonucunda çevreye salınmaması gereken radyoaktif maddeler ürettikleri için, bazı ek sistemler kullanırlar.

Avantajları ve Dezavantajları nelerdir?

Avantajları
- Çok az yakıt ile çok büyük enerji elde edilir.
- Karbondioksit, kükürt dioksit, azot oksitler gibi asit yağmurlarına yol açan çeşitli gazları atmosfere bırakmazlar.

Dezavantajları
- En ufak bir hata çok büyük bir faciaya yol açabilir (Hatırlayınız : Çernobil).
- Artık maddesi çok tehlikelidir ve bu sorun henüz çözülememiştir.

Atık Madde Sorununun Boyutu Nedir?

… Nükleer santraller (...) her yıl toplam 12 bin ton nükleer atık üretiyor. Bu atıkların tam olarak nerede depolanacakları ise tam bir bilmece. Zira başta Avrupalı ülkeler olmak üzere birçok devlet kendi topraklarında nükleer atık depolamak istemiyor. Bunun nedeni ise nükleer atıkların etrafa yaydıkları radyasyonun çok ölümcül olması ve bir felaketin yaşanmaması için atıkların uzun yıllar büyük bir dikkatle saklanmasının gerekmesi.Bu teknolojiyi kullanan ülkeler atıkları 70 dereceye varan yüksek ısıları nedeniyle önce santral yakınlarında bulunan soğuk su havuzlarında 5 yıl bekletiliyor.Ardından da soğuyan atıklar toprak altına gömülmeden önce ışıma oranı düşmesi için toprak üzerinde bulunan ara depolarda yaklaşık 30 yıl daha bekletiliyor. Son depolama ise 55-60 cm kalınlıkta beton ve çelikten imal edilen atık depoları ile yapılıyor.Bu depolar ise 200-900 metre arasında değişen derinliklere gömülüyor.Ancak atıklar gömüldükten sonra da en az 300 yıl boyunca sızıntılara karşı denetlenmek zorunda.Nükleer atıklarla ilgili en büyük sorun ise atıkların çevreye çok uzun yıllar aralıksız olarak radyasyon yaymaları. Örneğin, nükleer atık içerisinde bulunan Plutonyum 239 adındaki izotopun radyasyon yaymaması için ise yaklaşık 293 bin yılın geçmesi gerekli. ( Mustafa Fazlıoğlu )

Boyutu giderek artan nükleer reaktör atıkları sadece bir ekonomik sorun değil, çözümü zor bir risk oluşturmaya başladı. İnsanoğlunun bilgi ve tecrübesi binlerce yıllık depolar yapmak için yeterli değil. Zaten nükleer enerjideki asıl sorunda burada yatmaktadır. Avrupa'da "kapalı" tuz kayalarında, ABD'de yine "kapalı" granit kayalarında planlanan yeraltı depoları bir türlü açılamamış ve söz konusu yeraltı katmanlarının sanıldığı gibi kapalı olmadığı görülmüştür. Sorunun çözümü olarak görülen yer altı depolarının bir türlü devreye girmemesi de , çözümün yetersizliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. (Senem Tekinkoca)

Bu kadarcık bilgi ile bile aklımıza takılması gereken sorular olmalı;

- Ana soru : Nükleer enerji neden bu noktaya taşınmaya çalışılıyor ? Bu sorunun cevabı kanımca iki alanda aranmalı; uluslar arası alanda (Bakınız : Kyoto protokolü Madde 3.14 ve Madde 10 - Kaynak transferleri) ve ulusal alanda(devletin bu alandaki politikaları ve teşvikleri).

- Yenilenebilir enerji, Kyoto protokolü, alınan önlemler, çevre kuruluşlarının ve STK’ların tepkileri, basının konuları sürüklemek istediği nokta; geleceğimiz nokta nedir ? Yapılmaya çalışılan nedir?

Bir Pazar günü, ilk yazımda bu kadar cevapsız soru bırakmak istemezdim ardımda fakat cevapları hakkında benimde sadece fikir yürütebildiğim bu soruları önce biraz da sizin düşünmenizi istedim. Benim cevaplarımı ilerleyen yazılarda sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

İyi pazarlar, sorularla dolu günler dilerim…

Tuğba Makina

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder